12 Ekim 2010 Salı

ŞAHI OLMAYAN MAT ETMELERE…

Bu kadar şarkının bir anlamı yoksa ve filmler tamamen hayal ürünü şiirler deli saçmasıysa anlarım. Aslında hiçbir şey olmadığı kadar gerçek ve sahte çoğu zaman yaşamak ve görmek arasındaki farkta. Sıkışır iki tik tak arasında ki o dar alana geçmişle yarını hep bugünde koyarken camının kenarına. Sonra tabi sarışın yerine esmer bir adam girer rüyalara sorsa biri muradı olmuş sanar Freud gibi düşünemez olmadığı için rüyalara girdiğini. Adım adım saçmalığa doğru giderken şahı mat edemeyeceğini bile bile kullanır eski atlarını onlar ki aslında en sevilen olmayabilir bile atsak yenisini alabilecek miyiz? Dünyada bin bir türlü piyon var yapamazsak hamlelerimizi sürelim öne hem belki hoşa gider, ki kimisi en çok piyonları sever kimi sadece zaman kazanır boş geçmemiş gibi yapar yansıyan aksine.

Kısa bir öykü sansın okuyan yukarıda ki ilgisiz cümleler bütününü öykünün baş kahramanı olmasın benim gibi ve bir şarkı açıp ağlamasın anlamadığı diller dahil. Ama birileri bir son yazsın ya da kendi öykülerini anlatsın içinde aşka dair nameli bir ses olan, bir yalvarış ağıt gibi gelsin kulaklara kemanın teli içte titresin. Hikayede bekleyiş olmasın ya da ne biliyim Sakarya sokakları kokmasın kimse beni inandıramaz artık Sakarya da aşk var diye olsa olsa çıkmaz sokaklarında, oysa her adım Sakarya da aşka sanılır bilmeden kendi dansını yaptığını…

Şimdi sorsalar Lewes street’te sen neden Sakarya’ya dair yazıyorsun.

Sormasınlar.

0 yorum: