17 Ocak 2011 Pazartesi

Lütfü bir gider: Dönsün diye ağlamak


İnceden bir fısıldama geliyor kulağıma. Lütfü’nün sesi bu. Ne zamandır kapımı çalmaz camlarımı kırmaz olmuştu. Hep böyle birden çıkagelir ve eksikliğini hissettiğimi hiç düşünmezken hiç gitmesin yanımdan isterim. Ne zamandır konuşmuyordum onunla o da hiçbir şey demiyordu bilir gibi benim cümlelerimle başladığımızın bizim dünyamıza. Benim bencil çok fazla kötülük düşünecek kadar aşağılık korkak olduğumu bilir o da. Beni böyle sever de değil sevmez de. Ben onun düşünmesini severim düşündüğünü anlatmamasını bazen ince ince ağlamasını ve bazen de hıçkırarak. Kapıları camları kırmasını. Ölü bebeklerin arkasından ağıtlar yakmasını tanımadığı insanların mezarlarına gidip çiçek bırakmasını. Kalan birasını bitirmeden oturduğu yerden kalkmamasını ve ben her getirdiği çiçeği kurutsam da yeniden çiçek getirmesini. Allah’a yakarmasını severim bazen küfretmesini.
Şimdiyse o benim hiçbir şeyimi sevmediğini ama yanımda kalmak istediğini söylüyor neden dedikçe üsteliyor git buradan diye bağırdıkça susuyor, duruyor ‘yanımda’ benim bir yanım var bana bile uzak bana bile küfrediyor tükürüyor yüzüme meğersem Lütfü’nün yeri. Biz kaç dolmuş durağında bıktık birbirimizden diyor hiçbir otogarda buluşmadık birbirimize hiç el sallamadık hareket eden otobüslerden ve ben senin yapay sevecenliğinden tiksindim çoğu zaman, insanları kıskanmandan aşık çiftleri gördükçe kendi kaderine lanet okumandan. İçinde yaşattığın canavarın sinir harplerinden. Yapılan yemeklerden nefret ettim diyor. Ve susuyor ve ağlıyorum hıçkırarak.
Durduğun yer hiçbir yeri doldurmaz olur. Şuncacık yerde şuncacık yerin yoktur. Bu gözlerin artık görmemesini bu beynin salak bencillikler düşünmemesini istersin geçen zaman seni korkutur ve ölüm hissi yakanı bırakmaz açık kalan kapılar eli silahlı adamlar daha çok korkutur koruyacak şeylerin olduğunu ama aslında bir o kadar değersiz olduklarını görürüsün ve geceleri uykundan öfkeyle uyanırsın seni saran korkunun bir ninniyle sonlanmasını umarsın. Lütfü’yü ararsın telefonlarını açmaz bir ud çalmaktadır geceleri lütfü adını Hayriye koyduğu uduyla serenatlar koymaktadır gecenin sesine. O bişiler eklediğini umar da sevinir. Ben yapayalnız odalarda bir onun gelmesini bir de bana sesini eklemesini isterim. Salınan kötü kokular olsa da gelse de sarsa beni derim derim ağlarım. Biriktikçe gelecek sanırım. Elbet giden her şeyin biriktiği bir yer vardır diye düşünüp umutlanırım sonra. Ama gelmez lütfü salmaz o sesleri benim boşluğuma. Nefesimde bir sarımsak tadıyla koyverir beni. Birden bütün kapılar rüzgârla kapanır, biri şiddetle irkilir, birilerinin dönme vakitleri uzar, biri ölür kimseye kavuşamamışken. Gidenlerin biriktikleri bir yer olmadığı gelir aklıma. Lütfü gider ve biriktiği bir yer olmayacağını bildiğimden veda ederim ona ;ne udlar ne tamburlar vaat ederim. Ölümüne çiçekler diker de üstünü örterim. Bir ölüm de beni bulsa derim. Hıçkırarak ağlarım.

0 yorum: