4 Temmuz 2011 Pazartesi

ATLASTAN BİR KESİT

Bir ilkokul alışkanlığı belki yılsonu değerlendirmesi yazmak ya da yaz tatilin de neler yaptınız der öğretmen, yazamadığın yaz aşkı gerçek konusudur kompozisyonunun, olmamış aşkların ilk yüzleşmeleri… Şimdi kimsenin topluca yazmadığı, bir grup aktivitesinden öte, bir yıldır sevdiğim ve sevmediğim birçok şeyden uzak yaşamanın yıldönümü, sevdiğim ve sevmediğim birçok şeyle yaşamanın aynı zamanda. Hala eskisi kadar zor bunu yazmak kendime vereceğim bir hediye olmasına rağmen. Bazı şeyler çok yakın dün olmuş gibi bazılarının mezar taşı çoktan yaptırılmış yedi kat derine mi gömüyorduk? Yıldönümlerinin benim için önemi var mıdır onu bile sorgulamadım yazmaya başladım pek kutladığım yıldönümü bulamasam da, bunu anmak bir yıl önceki bana bir borç gibi. Hani herkes kendi çöplüğünde ötsün demişti Murat bana, o zaman bunun erkeksi bir tür küfür olduğunu düşünmüştüm, çünkü bu kendi çöplüğünde bir kabadayı başkalarında ise aslında korkak olunduğu anlamına geliyordu. Meğer ben de tam olarak bunu yapıyormuşum tüm feministliğimle. İlk günümde anladım hani ilk odamı gördüğümde ilk yalnız kaldığımda ilk gerçek çaresizliğimde. Kendi kendime öylesine yeterim çığlıklarım kulak zarımı patlatacak birer bombaya dönüşmüştü, birden annemin hadi kızım at ilk adımını dediği zamanlarda ki gibi yürümeyi unutmuştum ve babam yine beni kucağına alıp tamam geçti dememişti. Onlara da fazlasıyla aşıladığım bu ben yaparımları ağızlarından toplamak için biriktirdiğim tüm poundları vermeye razıydım. Ve tek yapabildiğim küçükken karnım acıktığımda yaptığım gibi çığlık çığlığa ağlamaktı, bir benim duyabildiğim belki ilk yan komşum Chai’nin de duyduğu. Büyük yanlarımın eksik olduğu çok sabaha uyandım, çok geceye Zeki Müren kattım, çok içtim tüm umutsuz, korkakların yaptığı gibi çok direndim. Çok hayaller, halüsinasyonlar gördüm –yeni bir alışkanlık değildi-. Sonra biri geldi ve kulağıma şöyle bir şey fısıldadı demeyi isterdim, ,insan nasıl iyileşir nasıl tekrar ayağa kalkar bilmiyorum, ne oldu, nasıl şimdi sadece bir ekrana yazdığım satırların içimde fırtınalar yaratmadığını bilmiyorum. Bu sakinliğim sanmayın ki üstüme sinmiş yeni bir deri, sadece şimdi tekrar ama daha düşünceli bir şekilde suçlayabiliyorum Murat’ın sözlerini. Bunu bir hayat şöyledir yazısından uzak tutma gayesiyle, öğrendiğim veya yaptığımı hatırladığım şeylerin listesini verme niyetinde değilim. Çünkü bu bir hayatta kalma hikayesi değil, bu bir yolculuk hikayesinin sadece bir kesiti! Herkese iyi niyetimle iyi yolculuklar dilerim…

0 yorum: