28 Eylül 2012 Cuma

(saygıyla) KAÇ

Korkmadığım başıma geldi.Başıma geldi istediğim;büyüdüm.Kazık kadar oldum bile bile kazık kakılmayacağını bu dünyaya.Karanlığa gömülüp fısıltıya dönüşen haykırışlar duyar gibi oldum. Anlama'dan önce anlaşılma'yı istemek,sayarken sıfırdan yüze onar onar,10'u (O'nu) unutmaktı.Unuttum.Hiç yürünmemişse başlangıcı olur mu o yolun? Bir eve girdim,o evi taşıdım,taşımayı ev bildim. Pili bitince karanlık saçan el fenerlerine döndüm. Bir karanlık daha da kararmaz mı elinizde pili bitmiş bir fenerleyseniz? Savaş alanı düğünlere cevabı mıdır cenazelerin,orada ölü ve de düşman bir neferleyseniz?Arabayı çalıştırmak irade,kaza yapmak kaderdir tutmayan frenleyseniz.(ya da artık siz ne derseniz.).Yollandık ben ve başka bir "kaç kişi?" .Önce boş ellerimize sonra yüzlerimize bakakaldık. "Saat kaç?" diye sorduk yanımızdan geçen adama;"Mesaiyi bir geçiyor."dedi geç kalabileceği bir yerlere malik olduğu her halinden belli olan adam "Lafa tutmayın beni.".Atlatılan vartaya tecrübe,sürmekte olan badireye kabus denirmiş (bkz. bu yaz) ölerek öğrendik. Küfür tükürenler sanat sıçacaklardı elbet. Başka türlüsü beklentileri boşa çıkarmak olacaktı.Analar ağlamasın diye ağlayan çocuklar ağladıkça daha çok ağlayan analar çağının en büyük kalemlerinden birine çağımın en içten selamını vermek olsun bu yazılan nazire. Doğduğun günün sene-i devriyeleri hem bol olsun hem kutla dolsun Melike.

0 yorum: