8 Eylül 2010 Çarşamba

aylak

-€trafta ßaktıqım herkeS kOLpa, HerkeS ÇıkarCı, HerkeS yaLanCı.. ßu Dünyanın DerDi ÇekiLmez ße haCı..

dedi.
-Şu tepedeki kutuda ne vardı , indir bakalım bi!

kayıp bir kaçağın izini süren at üstündeki şövalye misali, aramanın bilge içgüdüsüyle gardrobun üstündeki kutuyu işaret etti.
Hoze, komutu duyduğu anda parmak uçlarında halının üzerine doğru sessiz adımlarla yürüdü. yükseldiği an şovalyenin ayaklarından beynine doğru yüklendiğini hissetti.artık kutu elindeydi.
kutunun içinde sararmış ve yıpranmış birkaç sayfa gazete ilanı vardı.ilanlara göz atarken sarı, fosfor kalemle çerçevelenmiş bir ilan gözüne takıldı.

''Böreğe maydonoz ayıklayıcısı aranıyor. yirmibeşlerini geşmemiş olması tercihimizdir. aylıkları Suriye Dinarı ile ödüyoruz; metro kart yerine çekçek tahsis ediyor, multinex yerine de ocak ve dolap arkası Çince magnetler tahsis ediyoruz. Onlarla besliyoruz sevgili çalışanlarımızı. Bu fırsatı kaçıran adaylar için "olum bu fırsat kaçırılır mı" diyen arkadaşlarının çoğalmasını diliyoruz. dolaylı insani ilişkiler güven ve düşüşle ilişkilendirilir.
Müracaat:Kapıcı''

ilanı okuduktan sonra kafasının karışıklığını giderebilmek için aynaya bakmak istedi.içinden ''keşke Alaska da şubeleri olsaydı'' diye geçirdi.
misal bi ters bi düz,bi terz bi düz haroşe yazı yazabiliyordu.
yaşam tarzı da böyleydi esasında.bunu başvuru esnasında söyleyebilirdi -eğer Alaska da şubeleri olsaydı-
yine abuk sabuk geçişlerini düşünürken. aklına ilan geldi.
yine kafası karıştı, yine aynaya bakmak istedi.
ama Hoze gitmişti.
sonra kendini düşündü...
filoloji okumuş, bursada baston yapımı zanaatı hususunda uzmanlaşmış, uzun boylu biri olsaydı -nasıl olurdu...
nasıl olurdu?

0 yorum: